26 Temmuz 2023 Çarşamba

Az önce ne oldu?

Tüm vücudum ağrıyor. Özellikle de bacaklarım. Spora başladım. -Yeeeeeyyyy!- Bunca zaman spor yapamayacak bir yapım olduğunu düşünüp spor salonuna yazıldığım halde bir kez olsun spor aletlerini kullanmamıştım. Birkaç defa havuzu kullanıp amaaan deyip üşengeçliğimin ipini tutmuştum. Şimdiyse bir haftadır spora gidiyorum. İki saat sürüyor antremanlarımın bitmesi. Mesela kollarımın arkasındaki kasları hissedebileceğimi keşfettim. Hoşuma gitti. Neyse neyse.

Uzun zamandır yazmıyorum, e beyin, ruh doldu tabi. Hemen döküleyim.

Bir şey diyeceğim. Yazdım sildim, yazdım sildim, yazdım sildim.. Beyni toparlayamıyorum. Durun durun halledeceğim. Bir Türk kahvesi yapayım. Halledeceğim. 


(25 dakikalık mola verildikten sonra devam edilen yazı.)


Geldim ve hala olayları, ruh halimi, kalbimden geçenleri ve beynimi toparlayamadım. Çok eğlenceli bir blog yazısı oldu benim için hehe. Ama umuyorum ki hafta bitmeden güzel bir yazı çıkaracağım. Hadi bakalım. Zihnimdeki kargaşanın kırıntılarını okudunuz, teşekkürler. İyi günler. ^^

30 Haziran 2023 Cuma

Nasıl yapsam düşünüyorum kaç gündür.. Benden duyulmalı mı? Sessiz mi kalınmalı? Direkt yazmalı mı? Bir anlamı var mı? Artık fark eder mi? Ne yapılmalı? Ne yapılmalı..? Bir çözüm bulamadım. Yemin ederim bir çözüm bulamadım.. Başım ağrıyor. 

26 Ocak 2023 Perşembe

...

Burada olmayı şöyle tanımlayabilirim; dinmeyen bir baş ağrısı, kronik bir diken üstündelik. İç dökme perilerim gelmiş. Hayat ne kadar güzel giderse gitsin ben yine dönüyorum dolaşıyorum saçımı başımı yolacağım, kafamı duvarlara vurup parçalamak istediğim o ana geliveriyorum. Gerçi nadirleşmedi mi? Nadirleşti. E bugün o tetiği çekmeyecektik işte. 

Anlattığımda kendi cümlelerim bana satıldı. "Anıların üstüne..." Bla bla bla.. Terzi kendi söküğünü dikemiyor işte. 

Yarın da Metin Bey'ciğime gidip "Acaba bu küçük dengeleyici hapları bıraksam dengem tekrar bozulur mu? Ömür boyu böyle mi olacak acaba? Bitse mi ki?" diye soracaktım. Yine soracağım gerçi de. Bırak derse biraz zorlanacağım muhtemelen. 

Şu an şöyle.. 

Çığlık atmak istiyorum. Çığlık atarak "SENDEN NEFRET EDİYORUM. SENDEN NEFRET EDİYORUM. SENDEN NEFRET EDİYORUM." diye ses tellerim artık yeter diyene dek bağırmak istiyorum. Ben hayatımda ilk defa birinden nefret ediyorum. Hem de bu kadar sevgi ve özverinin ardından. Vay be hayat.

Bugün ailesinden birinin rahatsız olduğunu duydum. Dedim ki arkadaşımın yüzüne "Bir şey diyeyim mi? Beni hiç alakadar etmiyor."

BENİ HİÇ ALAKADAR ETMİYOR ANASINI SATAYIM. 

"Adını duymak istemiyorum. Bir daha suratını görmek istemiyorum. Yüz yüze geldiğimi hayal ettiğim anda midem bulanıyor. " 

Yüz yüze geldiğimi hayal ettiğim anda kalp çarpıntım tutuyor gerçekten. Midem kalkıyor. Karşılaşma ihtimalimden bile nefret ediyorum. Anca cenazede, düğünde diyordum. Hepsinin a.k. Onlarda bile karşılaştırmasın Allah. 

Gerçekten imdat diye bağıracağım. Şu içimde kendi kendine büyüyen nefret de yok olsa gitse, geriye hiçliği kalsa.. Ölüm haberini aldığımda ne sevinmek ne de üzülmek istiyorum. Gerçekten. Şu halime hıçkırarak ağlamamak elde değil. Beni ne hale getirdi.. 

Neyse. Sakiniz. 

İmdat. Sadece imdat. Gerçekten, imdat. 

5 Eylül 2022 Pazartesi

5 ağustos 22

19.10 

Karşımda deniz, kıyısında uçurtma uçuruyorlar. Kucağımdaki bir gözü olmayan kedi biraz tedirgin, iki köpek dolaşıyor çünkü. Biri siyah biri sarı. Sarı olan kemiğini alıp oturduktan sonra kedi işine geri dönüp tırnaklarını üzerimde törpülüyor. Pati aç, pati kapa. Pati aç, pati kapa... Güneş son ışıklarıyla yüzümü severken düşündüğüm şey güneş kremi sürmeyi unutuşum. Eh, anı yaşarken yaşlanmaktan korkuyorum, gençlik benim kalmalı hep. Nerede..? Gözlerimde güneşe sürekli bakmaktan oluşmuş beyaz beneklerin izleri... Hava fazlaca esiyor ama yanımda getirdiğim ceketi giymiyorum. Sonbahar yakın. İleride zaten ceketsiz oturamayacağım. Hem kucağım sıcak, kedi mırıltılı... Gerek yok. Fazla köşedeyim diye sanırım, garsonlar beni görmedi. Ya da onlar da manzaranın tadına varma derdinde. Bilemem. Ama çay istiyorum. Tek eksiğim bir bardak açık çay. 

13 Ağustos 2022 Cumartesi

Birkaç bir şey...

Aklım pek başımda değilken yazdığım bir yazıya denk geldim. Dürüstlük akan bir yazı. İçinde "Ve bu beni en korkunç filmlerden, en kötü cinlerden, en büyük cehennem senaryolarından daha çok korkutuyor," cümlesi geçiyor. Korkularım gerçek oluyor. 

"Sizlerden biraz farklıyım. Lütuf değil de lanet benim için bu. Sizler dönemlik alım yapıyorsunuz hayatınıza. Sonra geçiyor ve yenileri geliyor yerlerine. Alışıyorsunuz. Ben ömürlük alıyorum. Hatırlamak laneti üzerimde. Kimse kimsenin yerini tutamıyor. Herkese yer var. Herkesin boşluğu yerli yerinde."

Hayatımda olmayanlara mektup yazardım. Hayata devam etmeyi alışkanlık haline getirmeye çabaladığım için bıraktım ama hep söyleyecek birkaç cümleye sahibim. Ve zihnimi kusmam gerek. Beni zehirliyor. 


Sevgili A, yazdım, sildim. Yazdım sildim. Yazdım sildim... Garip.

Dünün kutlu olsun..


e, umarım ömür boyu yalnızlığa mahkum olursun. Bu halimin özünde sen varsın. Beni yorduğun kadar yorulasın. Aklına geldiğimde anlayasın. Nefretimden değil bu sözlerim. Senden nefret etmiyorum. Ama artık sana dua da etmiyorum. 


M, zamanında sana o kadar çok kelime döktüm ki, zihnim senin için hareket edemiyor. Ama hala göğsümdeki acıyor. Bir gün hafifleyecek. İyi ki olmamış dedim bile. Çabuk oldu ha? Ben de şaşkınım. Tavsiyen için teşekkürler. 


E. Zamanında benim hakkımda bir kehanetin vardı. Gerçekleşmeyecek. Ama söylemeliyim. Kalbimi kırmış. Aradan 8 sene geçse de hala umutsuz hissettiğimde kehanetin aklıma geliyor ve "acaba mı," dememe sebep oluyor. Yine de gerçekleşmeyecek. Haberin olsun. Umarım küçüğüm iyidir. Gözlerinden öpüyorum.

28 Nisan 2022 Perşembe

29.04.2022 - 04.24

Ben nasıl bu insana dönüştüm? 

Bocalıyorum. 21. yüzyılda yaşam savaşı veriyorum. Tehdit de tehlike de benim. Kendimi kendimden koruyamıyorum. 

İmdat.

24 Nisan 2022 Pazar

Bazı Dönüm Noktaları

Hayatta bazı dönüm noktaları vardır. Ölümler, kayıplar, yeni bir insan olmanızı sağlayan daha bir sürü şey. 7 Nisan benim için büyük bir dönüm noktası. Artık eski ben değilim. Son bir iki sene zaten kendimi, hayatı, doğrularımı ve yanlışlarımı sorguladığım yıllarken bir günde, sadece ve sadece bir günde değişti her şey. Vay anasını sayın seyirciler. Gerçekten vay anasını...

Şu an, kendimi şu şekilde tanımlayabiliyorum. Umutsuz?

Eskiden mutsuz ama umutlu bir insandım. Geleceğe dair öyle ya da böyle, planlara sahiptim. Şimdiyse aslında mutlu olabileceğim bir hayatım var. İstediğim yerdeyim. Bana prenses gibi davranan, değer veren, ayağıma taş değmesin isteyen insanlar var. Ama mutluyum diyemiyorum. Mutsuzum da diyemiyorum. Olduğu gibi kabul ediyorum hayatı. Ne azına tamah ederim, ne fazlasında gözüm var. Bu, çevremdeki insanlara haksızlık mı bilmiyorum. Neyse ki olduğum gibi kabul ediyorlar beni. Halime şükür. 

Yarın Metin amcaya ne anlatacağım, kafamda henüz planlamadım. Kendime zarar verdiğimden bahsetmem gerekiyor sanırım. Tekrarlayacağım bir şey değil aslında ama o anda da aklımda yoktu sonuçta, değil mi? Eh. 

Sağlıksız bir insan olmak beni bu kadar yorarken sevdiğim insanlara ne kadar zarar vermeme neden oluyor acaba?

Bundan sonra ara ara yazacağım oraya ya da buraya. İçimden gelmese bile. Yazmazsam sıyıracak noktaya geleceğim, belli.

Sizde ne var ne yok? Umarım her şey yolundadır.. Ramazanı da tüketiyoruz vallahi. Zaman su gibi. 

Gecenin şarkısı olsun.