26 Ocak 2023 Perşembe

...

Burada olmayı şöyle tanımlayabilirim; dinmeyen bir baş ağrısı, kronik bir diken üstündelik. İç dökme perilerim gelmiş. Hayat ne kadar güzel giderse gitsin ben yine dönüyorum dolaşıyorum saçımı başımı yolacağım, kafamı duvarlara vurup parçalamak istediğim o ana geliveriyorum. Gerçi nadirleşmedi mi? Nadirleşti. E bugün o tetiği çekmeyecektik işte. 

Anlattığımda kendi cümlelerim bana satıldı. "Anıların üstüne..." Bla bla bla.. Terzi kendi söküğünü dikemiyor işte. 

Yarın da Metin Bey'ciğime gidip "Acaba bu küçük dengeleyici hapları bıraksam dengem tekrar bozulur mu? Ömür boyu böyle mi olacak acaba? Bitse mi ki?" diye soracaktım. Yine soracağım gerçi de. Bırak derse biraz zorlanacağım muhtemelen. 

Şu an şöyle.. 

Çığlık atmak istiyorum. Çığlık atarak "SENDEN NEFRET EDİYORUM. SENDEN NEFRET EDİYORUM. SENDEN NEFRET EDİYORUM." diye ses tellerim artık yeter diyene dek bağırmak istiyorum. Ben hayatımda ilk defa birinden nefret ediyorum. Hem de bu kadar sevgi ve özverinin ardından. Vay be hayat.

Bugün ailesinden birinin rahatsız olduğunu duydum. Dedim ki arkadaşımın yüzüne "Bir şey diyeyim mi? Beni hiç alakadar etmiyor."

BENİ HİÇ ALAKADAR ETMİYOR ANASINI SATAYIM. 

"Adını duymak istemiyorum. Bir daha suratını görmek istemiyorum. Yüz yüze geldiğimi hayal ettiğim anda midem bulanıyor. " 

Yüz yüze geldiğimi hayal ettiğim anda kalp çarpıntım tutuyor gerçekten. Midem kalkıyor. Karşılaşma ihtimalimden bile nefret ediyorum. Anca cenazede, düğünde diyordum. Hepsinin a.k. Onlarda bile karşılaştırmasın Allah. 

Gerçekten imdat diye bağıracağım. Şu içimde kendi kendine büyüyen nefret de yok olsa gitse, geriye hiçliği kalsa.. Ölüm haberini aldığımda ne sevinmek ne de üzülmek istiyorum. Gerçekten. Şu halime hıçkırarak ağlamamak elde değil. Beni ne hale getirdi.. 

Neyse. Sakiniz. 

İmdat. Sadece imdat. Gerçekten, imdat. 

1 yorum:

  1. Keşke insanlar kendilerinden nefret ettirmek için bu kadar uğraşmasa. Unutmak belki en büyük ceza olurdu onlara ama iç soğumuyor bazen.

    YanıtlaSil