10 Mart 2021 Çarşamba

"2020 bitti kendine gel." - 2020'de Ne Yaptım? -1- (Dizi)

Geç kalınmış bir yazının haklı serzenişiyle başlayacağım yazıma. Ulen yıl olmuş 2021, geçmiş üzerinden iki ay, ben hala yazacağım şu yazıyı. Çok şükür sonunda elim vardı da yazmaya başlayabildim diyerek kendime yüklenme faslını geçeyim ben. Biraz da geçtiğimiz seneye yükleneyim.


2020...

Zihnimin ve kalbimin belalısı oldun sevgili 2020. Senin canın sağ olsun demek istiyorum. Sen olmasan senden sonraki başka senelerde olan olurdu zaten nasipte kısmette böyle yaşamak vardıysa...


Hihihi..

Hepimiz için zor bir sene olduğunu biliyorum. Eğrisiyle doğrusuyla bittiği için mutluyum. Tüm olan bitene rağmen son haftalarda bir gamsızlık oturdu göğsüme ki sormayın. Keşke pandeminin başından beri olsaydı bu gamsızlık çünkü pandemi sürecinde bomboş bir insandım. Sadece zihnimde dönenleri dinleyip hiçbir şey yapmayarak geçirdim zamanımı. Gerçekten hiçbir şey yapmayarak, işin şakası falan değil bu bakın. Odaklanma problemi yaşadığım için senenin belli bir süresini dizi ya da film bile izleyemeden tamamladım. Yani, okuduklarıma, izlediklerime şimdi bakıyorum, pandemi süreci yokken, ben sokağa çıkıp sosyalleşebilirken ve aynı zamanda işe ya da okula giderken bunların hepsini yine yapabiliyordum. Daha fazlasını bekliyor insan kendinden bu kadar boş zamanı düşününce.

Üzerimdeki sadece gamsızlık da değil sanırım. Bilmiyorum, umutluyum ya. Gelecek günlerden her anlamda umutluyum. Ülkenin, dünyanın durumu için de, kendim için de, çevremdekiler için de umutluyum. Hastalar iyileşecek, özleyenler kavuşacak, mutsuz insan kalmayacak gibi hissediyorum. (Bu ruh halinin üç günde koyverip gitmemesi duasıyla, amin. *-*)

Gelelim sizinle ve gelecekteki kendimle paylaşacaklarıma. Üç ayrı yazıda 2020'de neler izledim neler okudum kısa kısa değineceğim. 

Şöyle bir ayrıntı vermeliyim. Aşağıdaki kolajdaki her diziden bahsetmek istemiyorum. "Eh işte izlenir," dediğim, ortalama olanlardan bahsetmek yerine gerçekten beğendiklerimle ve hiç beğenmediklerimle haşır neşir olacağım. Bu ilk yazımda da dizilerden bahsetmiş olacağım. Sonrakilerde de filmler ve kitaplar olacak konumuz. Keyifli okumalar. ^^






 Aşk 101: 
Beğenmeyeceğimi düşünerek başladım ama beğendim. Çok güzel kafa dağıttı. İkinci sezonu gelse ne güzel olur. Yalnız, takıldığım birkaç nokta vardı. "Yemeklerini tanıtmışsınız çok hoş çok güzel de, burası gerçekten eski Türkiye mi?" dedirtecek tavırlar ve olaylara sahipti. Bir de özellikle iki karakterin abartılı hal tavırları dikkatimi çekti. Dizinin en güzel yanı müzikleri, Osman ve Burcu'ydu. 



Seven First Kisses: 
Bir markanın reklamı için çekilmiş Kore yapımı bir mini dizi. 7 tane yakışıklı var, gözüm gönlüm açılsın diye açtım izledim. Gözümün gönlümün açılması için bile değmezmiş, siz yapmayın etmeyin. Yine daral geldi ay...



After Life: 
Ricky Gervais'in komedi - dram türündeki çok sevdiğim dizisinin ikinci sezonunu izledim. İkinci sezon benim için birinci sezonun bir tık gölgesinde kalmış olsa da birçok işten çok çok daha güzel. Deli gibi sevdim yani. Unuttukça açar izlerim artık. :') İki sezonu da altışar bölüm, 25-30 dakika arası. Delicesine önerilir.



Spinning Out: 
Artistik patinaj ve dram bir arada. Yavaş fakat akıcı. Severek izledim. Bir ara yeni sezonunun gelmeyeceğine dair bir şeyler okumuştum, doğru mudur bilmiyorum. Umarım öyle bir şey varsa bile karar değiştirirler.



Queen's Gambit: 
Bu senenin en iyilerinden. Uzun metraj film kalitesinde izlediğim ilk netflix orijinal şeysi. Genelde pek hoşuma gitmiyor netflix orijinalleri de... Bunu sallamamışlar. Baya güzel yapmışlar. Anya'yı Split'ten beri seviyorum zaten. Şiddetle tavsiye ediyorum. 






The Great: 
Rus Çariçesi Büyük Katherine'i anlatıyor dizi. Absürt, abartılı ama kendini izletiyor. Herkese hitap etmeyebilir. Nicholas Hoult, karakterini o kadar kaliteli canlandırmış ki diziyi izlerken kafayı yiyecektim. Bir oyuncu kendine, daha doğrusu canlandırdığı karaktere hakaret ettirmeyi başarıyorsa harbiden kaliteli oyuncudur gözümde. Bir bölüm izleyip, bir şans verip duruma göre devam edebilirsiniz bence. *-*











Anne with an E: 
:')
:')
:')
Bittiği için canımı acıtan dizi. İlk sezonuna başladığımda yavaş yavaş izliyordum, birkaç bölüm beni içine çekmedi. Sonra... Ah sonra...
"Beni de Green Gables'a, çiftliğinize alın. Lütfen. Hayır mı? Peki.." :')
 Hayatım boyunca izlediğim en naif, en güzel şeylerden... Problem şurada, ben dizinin bittiğini bilmeyerek izledim son bölümü. Bir baktım sonraki bölüm butonu açılmıyor. Gözlerimi fal taşı gibi açtım ve içimde bir burukluk, öylece ekranla bakışmayı sürdürdüm. Nolur sindire sindire izleyin.... Hızlı tükettiğime pişmanım. Ühü.



100 Humans:
100 insanı alıp davranışları üzerine deneyler yapıyorlar. Ben izlerken fazlasıyla keyif aldım. Tamamını izlemeyecek olsanız da özellikle 4. bölüme bir göz atın derim.




How to Get Away with Murder: 
Aslında benim için ortalama kategorisinde olan ama bağımlılık yaptığı için listeye eklemek istediğim dizi. Hukuklu avukatlı, katilli gizemli şeyleri seviyorsanız kesinlikle seversiniz. Ama uyarmalıyım. İlk birkaç sezon güzel olsa da bir yerden sonra hem kendini tekrarlamaya başlıyor, hem de dizinin başını, özünü unutuyorsunuz. Ama bağımlılık yaptığı için yazmazsam ayıp olurdu. Bir de en önemlisi... Viola Davis'in oyunculuğu diyor başka bir şey demiyorum. Sırf bu kadın için bile devam ederim. Ediyorum da.. *-*



Extraordinary You: 
Konusu güzel, yani öyle diyerek başladım. Sonraki ruh halim şu şekilde. W.T.F. Türkçesini açık açık yazmayayım şimdi küfürlü müfürlü... 
"Ne izledim ben ya," dedim ve sonunu getiremedim. Getiremedim değil. Getirmedim. O kadar kötü.



The Heirs: 
Sekiz sene önce ilk çıktığı zamanlar... (2013) Gitmiş güzelce izlemişim. Neden tekrar kurcalıyorsam...
Aslında aklımda kalan bir sahne vardı. Lee Min Ho hıçkıra hıçkıra ağlıyordu dizide. Zamanında ben de ağlamıştım bu sahneyi izleyip. Dedim madem diziyi unuttum açayım bir daha izleyeyim. 
İnsanların neden beğenmediğini anlayıp bilgisayarımın kapağını yavaşça kapattım. :')
Ayrıca Kim Woo Bin'ciyim. ^^



The Witcher:
"2020'me biraz fantezi kattığın için teşekkürler Witcher. Yeni sezonunu dört gözle bekliyorum."
Dizi sayesinde Henry Cavill gerçeğini keşfettim. Bu kadar geç olmamalıydı. <3



Evet, işte bu şekilde... Şimdilik benden bu kadar, bir sonraki yazımda görüşmek üzere. ^^














10 yorum:

  1. Anne with an E...Bittiğini, bunun son olacağını bilerek izlemek bile üzücüyken böyle bir sonla veda etmek zorunda kalmak...okurken bile üzüldüm :') Sarılmaya ihtiyaç var mı :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Göz yaşım pıt kalbim çıt resmen hala. :') Kesinlikle sarılmaya, teselliye ya da Anne güzelliğinde önerilere ihtiyacım var. ^^

      Sil
  2. 6 tanesini de ben izlemişim . Güzel diziler , benim favorım Anne. Daha da öylesi yumuşak dizi izlemedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim için de seneler sonra bile aklımda ve kalbimde kalacak tek dizi olabilir bu listedeki. Hatta yıllar sonra unutunca tekrar izlemek istiyorum. ^^

      Sil
  3. ''Anne With An E '' benim en sevdiğim bitmesine üzüldüğüm dizilerden birisidir. Keşke devam etse...
    ''Queen's Gambit'' dizisini de henüz hala bitirmesem de severek izlemeye devam ediyorum. İzlemediğim diziler de varmış onlara da göz atacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keyifli seyirler, umarım senin de sevdiklerin arasına girebilirler. ^^

      Sil
  4. saol yaa the great ve spinning out, aldım listeye :) good place adlı komedi dizisini izledin miii, orda wtf espiriki var, çocukların yanında kibar olsun diye what the fork? diyorlar :)

    YanıtlaSil
  5. Anne with an E'yi ben de çok sevdim. Kitap uyarlamasıymış. Kitapları yanlış bilmiyorsam 8-9 tane. Yani daha uzun yıllar devam edebilirdi ama Netflix iptal etmiş. Halbuki ne güzel diziydi. Tam da en güzel yerinde bitti :-(

    YanıtlaSil